17 Şubat 2009 Salı

kahve fincanı üstü küllük balansı

Tüm gün boyunca odamda biriktirmiş olduğum bulaşıkları, tek seferde mutfağa götürme sevdam yüzünden devamlı bir şeyler kırıyorum. Hem de sabahın 5'inde yapıyorum bunu.
Risk almayı mı seviyorumdur nedir.. Evet. Kutuma gitmek istiyorum Acun Bey.

15 Şubat 2009 Pazar

happy fuckin valentine's week

tiyatro, Karina, taps, 3d film, rocknrolla, saten sabahlık, kahve dolu mug, bir adet Ege, ters dönen şemsiye, bocalama, yorulma, dinlenme, kısa süreli sinir harpleri...Bir haftasonundan daha ne beklenir. Doyuma ulaştırdı mı peki? bilmem..sanırım. Buna ancak önümüzdeki haftasonundan ve yaşayacağım diğer haftasonlarından sonra karar verebilirim. Bu da ne yazık ki hiç bir zaman kesin bir karara varamayacağım anlamına geliyor. Peki ya biri bana "bu senin yaşayacağın en güzel haftasonuydu" dese... Bu galiba bu hafta okulun başladığı gerçeğini ve benim bu gerçeği görmezden gelip 1 hafta daha keyfime bakacağım gerçeğini değiştirmezdi. Krizi fırsata dönüştürdük, siz zavallı mağdur insanların zayıf anından faydalandık diyen dehalar acaba aynı şekilde stresi de keyfe dönüştürebilirler mi benim için? Converter people..
Devics'ten just one breath'le bitmek üzere olan bir haftasonu..
Sevilmiş olma isteği kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür lafını hatırlatarak da self- judgement'a davette bulunuyorum..

Special thanks to Friedrich.

12 Şubat 2009 Perşembe

man on wire

İf istanbul 2009 başladı. Gazamız mübarek olsun.Dün "man on wire" galada izlendi ve beğenildi şahsım tarafından. Amma velakin film çıkışında bir grup genç tarafından gelen "harikaydı, süperdi,vauuuuv!" gibi tepkilere neden olacak etkiler bırakmadı. Nitekim belgesel niteliğindeydi. Bu derece hayranlık yaratacak bir şey vardıysa, o da Philippe Petit a.k.a Man on wire'in cesareti ve hırsıydı. İmpossible is nothing dedirten cinsten hani. İmkansız kelimesinin hayatımın merkezine oturduğu şu günlerde onu oturduğu yerden kaldırabilecek gücün sadece kendimizde olduğu gerçeğinin bir kez daha yüzüme vurulması da pek manidar. Gel gelelim bu filmden böyle bir şeyler çıkarılması bekleniyormuydu izleyiciden tartışılır. Ama ben olsam dün orada bulunan kitleden böyle bi talepte bulunmazdım. Ben olsam onlardan bedavaya aldıkları içkilerini yudumlamayı, film boyunca uğuldamalarını, içkilerini tazelemek için on kere fuayeye çıkmalarını beklerdim. Beklentilerimi boşa çıkarmayıp bir de film bitince alkışlasalar fevkalade olur. "Bak filmi izledik, beğendik. Yönetmen veya filmde emeği geçen herhangi biri bu salonda olmasa bile...şak!şak!şak!" Film sonunda alkış tutmakla, uçağın inişinde alkış tutmak arasında benim için pek bi fark yok korkarım. Kim bilir belki dün sinemadakiler de makinisti alkışlıyorlardı..

Film sonrası içkiye doymayanlar için bir de tünel Lokal'de İf açılış partimsi "bir şey" vardı ki bence kimsenin stabil durmadığı ve sürekli bir insan sirkülasyonun olduğu "bir şey"den ibaretti. Olsun yine de İf'i seviyorum.



Bitirirken;
"derin dalsam yüzemezdim, sığda kalsam bilemezdim.."
Point final.

11 Şubat 2009 Çarşamba

"foux de fa fa"

http://www.youtube.com/watch?v=FUVagbFcSUU

:)

rast olsun

bugün "asla yapmam" ve " bi daha asla" dediğim 2 şey yaptım.
blog açtım, where i belong dinledim. ve saat daha 2...
kendimi ve bunu bana yaptiranlari eshefle kınıyorum.
ps: bi de lunatik olmuşum da haberim yok.